
Hellen polis’leri, yükselen monarşik devlet Makedonya’ya karşı İÖ 338 yılında Khaironeia’da savaşarak direnmiş olsalar da başarıya ulaşamamışlar ve savaşın ardından Makedonya kralı II. Philippos ile ortak dış politikalarda birleşmişler ve Perslere karşı savunma ve saldırı ittifakı yapmışlardı. Hellen polis’lerinin her ne kadar Makedon hegemonyası altında özgün niteliklerini koruyacakları vaat edilse de bunun böyle olmayacağı daha ilk adımda ortaya çıkmıştı. Öyle ki II. Philippos, Korinthos Birliği’ni oluşturduktan sonra güvenliğin ve tam kontrolün sağlanabilmesi için Korinthos’da bir garnizon kurmuştu. Şartlar böyle olsa da, Erken Hellenistik Dönem boyunca II. Philippos ve ardından oğlu III. Aleksandros polis’ler ile olan ilişkilerinde daima ılımlı politikalar izlenmiş ve bu sayede uzak coğrafyalara dek yapılacak olan seferlerde bu halkların askeri ve kültürel desteği sağlanmaya çalışmışlardı. Bunun yanı sıra yeni polis’ler kurma politikalarında da bu halkların nüfus desteğine ihtiyaç duyulacaktı.
Bu seferlerde polis, tümüyle Atina özelinde şekillendiği biçimiyle siyasi ve toplumsal kurumlarıyla model olarak alınıp uzak coğrafyalara dek taşınmıştır. Öyle ki Hellenizm Dönemi’nin başlangıcından itibaren Indos’a dek geniş bir coğrafyada farklı komutanların adlarıyla pek çok yeni polis kurulmuştu. Örneğin III. Aleksandros’un, Nil nehrinin batı tarafına kurduğu Aleksandria polis’i bu politikaların en iyi biçimde temsil edildiği merkezdir. Aleksandria’da yerleşim surları, meclis binası, agora ve Hellen tanrıları için tapınaklar inşa edilirken yerleşim merkezi dışında kırsal alanı da belirlenmiştir. Ayrıca mahkemeleri ve diğer siyasal kurumları ile polis modeli takip edilmiştir.
Hellenizm Dönemi’nin başlangıcından itibaren Makedon monarkları Klasik Dönem siyasal terminolojisini de kullanmaya devam etmişlerdir. Ancak eleutheria, autonomia, demokratia, oligarkhia ya da aphrouria gibi önemli kavramların nitelikleri ve anlam içerikleri, olgunlaşan yeni diplomasilere hizmet edecek biçimde yeniden şekillenmiştir. Ayrıca emperyalist politikalar, Arkaik ve Klasik Dönemler boyunca sürekli farklı ethnikon’lar ile kendi siyasi varlığını tanımlayan Hellen halklarının tek bir nasyon olarak tanımlanmasıyla da sonuçlanmıştır. Dolayısıyla Hellenistik Dönem politikalarının bir sonucu olarak kurumları ve kimlikleri ile Hellen kültürü tek bir tip haline getirilmiştir. Öyleyse Arkaik ve Klasik Dönem boyunca kurumları ve terminolojisi ile olgunlaşan Hellen siyasal ve kültürel varlığı, erken Hellenistik Dönem’den itibaren emperyalist politikalar için birer araç durumuna getirilmiş, bu haliyle özgün niteliğinden sıyrılıp işlevsel olarak Hellenistik monarklara hizmet vermeye devam etmiştir.