abd haberleri canlı haber
İnsanlık Tarihi

Küçük Buzul Çağı nedir? Küçük Buzul Çağı ne zaman yaşandı? Küçük Buzul Çağı tarihi nedir?

M.Ö. 10.000’de başlayan Tarım Devrimi yada farklı kaynaklarda Neolitik Devrim olarak da ifade edilen süreç, aslında bugün “antroposen çağı” olarak ifade edilen dönemin de başlangıcı olarak kabul edilebilir. Çünkü insanoğlu avcı-toplayıcılıktan tarım sayesinde daha yerleşik bir sisteme geçmeye başlamış, ancak daha önemlisi yaşadığı çevresini şekillendirmeye başlamıştır. Gerçi bu süreç dünyanın her noktasında aynı başlangıç zamanına denk gelmese de, “Orta Doğu” bu süreci ilk yaşayan yer olarak değerlendirilmektedir. Tarım Devriminin insanlık tarihi için önemi büyüktür. Yerleşik hayata geçişle köy ve sonrasında şehir gibi toplu yerleşimler kurulmuş, insanlar farklı yeteneklerine göre farklı işlere yönelebilmiş, açlık ve kıtlık karşısında önlem alabilmiş ve nüfusunu arttırabilmiştir. Yani insan birbiri ile iletişim kurmaya başlamış, toplum hayatını geliştirmeye başlamıştır. Bu arada tarım alanı sağlamak amacı ile ilk orman tahribatları da başlamış ve bu anlamda belki de tarihte ilk defa insan etkisi ile olan degradasyon ortaya çıkmıştır. Doğal ortamlarda bu degredasyonlar yaşanmaya başlasa da iklim ve doğal süreçler yaşamı sınırlandıran temel faktör olmuştur. KBÇ’na gelene kadar geçilen bir çok dönemde de insan – çevre, insan – iklim ilişkisi en yoğun “bağımlılık” şekli ile devam etmiştir.

KBÇ, günümüzü etkileyen, şekillendiren “son ısınma”dan önceki soğuk dönemdir. Küçük Buzul Çağı, Holosen içerisinde küresel ölçekte gözlemlenen ve sıcaklıkların bugüne göre 1-1,5 oC azaldığı bir soğuma dönemi olarak ifade edilmektedir. Başlangıcı ve bitimi hakkında farklı görüşler olmakla birlikte, en geniş haliyle MS 1300 ile 1850 arasında bu dönemin yaşandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu dönemde insanlık tarihindeki büyük siyasi ve ekonomik olaylar olan kıtlığın, göçlerin, büyük ve uzun süren savaşların, salgın hastalıkların yaşanmış olması ve bunların kayıt altına alınması, iklim – insan etkileşiminde neden ve sonuç ilişkisi açısından bizlere iyi bir imkan sağlamaktadır.

KBÇ döneminin yaşanmasında şüphesiz doğal süreçler etkendir. Bunlar içerisinde güneş lekesi sayısının dönem dönem minimumlara inmesi ve yine bu periyotta yaşanan büyük volkanik aktiviteler öne çıkan doğal nedenlerdir. Güneş lekelerinin azaldığı dönemler;

  • MS 1420 – 1570 yılları arasında Spörer Minimumu,
  • MS 1645 – 1715 yılları arasında Muander Minimumu,
  • MS 1795 – 1823 yılları arasındaki Dalton Minimumu,

olarak ayrılmaktadır.

Bu dönemin iklim özellikleri içerisinde mevsimler arası farkların artması, zaman zaman görülen şiddetli kuraklıkların yanında yine zaman zaman görülen aşırı yağışların getirdiği afetler öne çıkmaktadır. Ve elbette ekstrem iklim hadiselerinin görülme sıklığı da artmıştır. Özellikle sıcaklıktaki düşüşler ve bu düşüşlerin tarım bitkilerinin gelişim dönemlerine de rastlamasıyla, tarıma dayalı ekonomi çok daha kırılgan hale gelmiş, arkasından gelişen kıtlık, açlık, savaş, ayaklanma, salgın hastalık ve göçler KBÇ’nın olağan olayları haline gelmiştir.

KBÇ sürecinde iklimde görülen salınımların, özellikle soğuk dönemlerde gelişen kuraklıkların yaygın sıkıntıları ve kıtlıkları kışkırtarak siyasal baskı ve şiddet ile kitlesel karışıklıklara zemin hazırladığını söylemek mümkündür.

Bunun en iyi örneklerinden biri Fransız İhtilali (1789-1799) ise diğeri Celali İsyanlarıdır (16. ve 17. yy, özellikle 1590-1620 arası). Celali İsyanlarında azalan ticaret gelirleri (coğrafi keşifler sonucunda değişen ticaret yolları, savaşlar ve artan vergiler vb.) bir neden olarak ortaya konulmasının yanında KBÇ dönemine rastlayan soğuk ve kurak yılların etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Çünkü, Ortadoğu’da ve bölgemizde, iklimde görülen salınımlar ve kuraklığı tetikleyen soğuk dönemlerde ortaya çıkan krizler, bu alanların hassas ekolojik özellikleri ile ilgilidir. Diğer bir ifadeyle bu alanların hassas coğrafi özellikleri krizlerin ortaya çıkışı ve gelişmesinde iklim ile birlikte etkili olmuştur. Çünkü Anadolu’nun iklimdeki periyodik dalgalanmalara ve şiddetli kuraklıklara karşı son derece hassas olan geleneksel ve düşük verimli tarım üzerine kurulu sistemleri, günümüzde de ekstrem iklim dönemlerine karşı son derece kırılgandır.

Günümüzde de ortaya çıkan bu kırılgan dönemler kır nüfusunu olumsuz etkileyerek göçlere neden olmuş, bu durum kır-kent nüfusları dağılışında dengelerin bozulmasına neden olmuştur. Bu durum KBÇ döneminde katastrofik etki yaratarak bir yandan devletlerin tarımdan aldıkları vergi ve payların azalmasına neden olmuş, aynı zamanda kentlerde zorlaşan yaşam koşulları diğer etkenlerle birlikte salgın hastalıklar ve toplumsal diğer problemlere zemin hazırlamıştır.

Öte yandan Avrupa’nın KBÇ’da koloniyel genişlemesi, diğer sonuçlarının yanında, gittiği kıtalarda ve topraklarda ormansızlaşma ve erozyon ile degredasyonel değişimleri tetiklemiştir. Günümüzde de bu toprakların monokültür tarıma yada maden ocaklarına dönüşümünün devam etmesi çevresel değişimi yada degradasyonu da beraberinde getirmeye devam etmektedir. Bununla birlikte bu koloniyel genişlemenin, etkileri bugün de devam eden sömürgeciliği de beraberinde getirdiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır.

Barbaros Gönençgil ve Güneyi Vural

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
İstanbul evden eve nakliyat izmir dijital ajans dijital pazarlama vds satın al