
Ahilik ve Ahilik felsefesi, sadece Anadolu Selçukluları ve Osmanlı coğrafyasında değil, Azerbaycan coğrafyasında da derin izler ve etkiler bırakmıştır. Bu durumu birçok Azerbaycanlı şairin eserlerinde de görmek mümkündür. Bu şairlerden biri de XII. yüzyılın ünlü şairlerinden Nizami Gencevi’dir.
Nizami Gencevi üzerine yapılan çalışmalarda, onun yaşamından ve muhitinden söz edilirken Ahilikle bağlantısı üzerinde de durulur. Bu konuda yapılan incelemelerin dayandığı esas kaynak Tezkire-i Devletşah’tır. Tezkirede geçen “Şeyh Nizami, Ahi Ferec-i Zencani’nin müridlerinden idi” cümlesi, araştırmacılarca tartışmalara yol açmış, kimileri adı geçen zatın onun doğrudan doğruya mürşidi olduğunu, kimileri ise yaşam tarihleri uygun düşmediği için bunu kabul etmenin mümkün olamayacığını belirtmişlerdir. A. E. Krımskiy ise onun Ahi Evran’ın müridi olması ve diğer büyük sûfîler gibi hayattan yüz çevirip halvete çekildiğini ifade etmektedir. Bertels de Gencevi’nin özgeçmişine, çevresine değinirken onun Ahilikle bağlantısı konusuna da değinmiş ve bu bağlamda onun Ahi Farruh Reyhani’nin müridlerinden olduğunu ileri sürmüştür. M. H. Heyderov ise Gence şehrinde Ahi teşkilatı ve esnaf birlikleri konusuna değinirken Nizami’den de bahsederek onun Ahi olması üzerinde durur. R. Hüseynov da Nizami ve diğerlerinin Ahilik teşkilatıyla bağlantıları hususunda kayda değer bilgiler verir. Mehmet Emin Resulzâde ise hem onun tezkirelerde adı geçen mürşidlerinin Ahi olmasını hem de kendi eserlerinden hareketle bu teşkilata üye olabileceği varsayımını kabullenir.
XII. yüzyılda Gence şehrinin sosyal yapısı ve toplumsal durumu, esnaf birliklerinin o dönemde gelişimi, birtakım temel kaynaklar ve Nizami’nin kendi eserlerinde yankısını bulan görüşler, onun Ahilikle ilişkisini güçlendirir. Doğal olarak şairin mensup olduğu çevrenin, onun edebî eserlerinde yankı bulacağı mutlaktır. Bu açıdan Nizami Gencevi’nin de Ahi olması varsayımı, onların çevresinde yaşaması gibi etkenler, şairin edebi ve düşünce sisteminde bu teşkilatın, özellikle de toplumsal konulara ilişkin sorunlarda yansıyışına neden olmuştur. Yukarıda değinildiği gibi, Mehseti Gencevi ve Hakani Şirvani gibi Ahilikle bağlantısı kuvvetle muhtemel olan çağdaşlarının çevresinde yaşaması, onun da bu teşkilatla sıkı bağlılığının kanıtı olabilir.
Nizami’nin “Hamse”sine dahil olan eserlerinde, özellikle de Mahzenü’l-Esrar, Heft Peyker ve İskendernâme’de toplumsal konular, hükümdara vaaz ve nasihatler, toplumun ve bireyin genel mutluluğa ve rahatlığa kavuşabilmesi açısından öğütler büyük ölçüde yer alır. Bu öğütlerde çoğu zaman Ahilik prensip ve kuramlarının yansıdığı görülür.
Nizami’nin “Hamse”sindeki birinci büyük eser olan Mahzenü’l-Esrar’da konuyla ilgili dikkate değer bir hususa rastlanır. Şair, Ey Ahi, nefs itdir, onu çek dara / Ruzi için açma el alçaqlara ifadeleriyle “Ahi” diye birisine müracaatla nefsine hâkim olmasını, ekmek için başkalarına el açmamasını, kendi rızkını kendisinin kazanmasını tavsiye eder. Ayrıca Gencevi söz konusu eserindeki “Tuğlacı ihtiyarın bir gençle hikâyeti” ve “Süleyman ve ihtiyar çiftçi” gibi didaktik hikâyelerinde de Ahiliğin bu düsturundan hareketle öğütlerde bulunur. Süleyman padişah olsa da, diğerleri kazancıyla geçimini sağladığı için, şairin ve susuz sahralarda ektiği toprağı alın teriyle sulayan çiftçinin nazarında değersizdir. “Müşevveş Durumlar Karşısında İnsanın Güçsüzlüğü ve Aczinden” başlıklı beşinci makalede de yine Ahiye müracaatla helal zahmetle geçinmenin fazileti söz konusudur: Quduz nefsi yaraşmaz. Ey Ahi – qardaş, sene / Haram süfre başında haramdı bardaş sene.
Eserlerinde Ahilere öğütte bulunması, Nizami’nin yaşadığı dönemde bu teşkilatın Azerbaycan’ın hemen hemen her bölgesinde varlığının ve ahalinin belirli kesiminin onlardan ibaret olduğunun kanıtı olabilir. Hüseynov’un ve Heyderov’un verdikleri bilgiye göre, Eski Gence’de “Cömert Kasap” türbesi mevcuttur ve türbenin ismi Ahilikle ilişkilidir. Hatta şairin isminin önündeki “Şeyh” kelimesini de Ahilerden birinin ruhanî başçısı anlamında kullanılması ihtimalini de ortaya koyuyor: “Büyük ihtimalle Nizami, Şeyh unvanını bilginliği nedeniyle değil, bir Ahinin mürşidi olması sebebiyle almıştır. Çünkü böyle bir unvanı Nizami’nin Küçük Asya’daki çağdaşı Ahi Evran Hoyi de taşımıştır”.
Nizami’nin eserlerine yüzlerce nazireler yazılmıştır. Genceli şairin etkisi altında verilen eserlerden biri de XIII.-XIV. yüzyıl Türk edebiyatının ünlü siması ve bir Ahi olan, “Kerâmât-ı Ahi Evran” başlıklı eserinde meşhur Ahi şeyhini öven Gülşehri’dir. Gülşehri, bazılarına göre Mantıku’t-tayr adlı eserine dahil olan “Büşrnâme” başlıklı destanını, Nizami’nin Büşr ve Meliha’sının (“Heft Peyker”) etkisi altında yazmıştır.
Ahilikte cihat ve Hak uğrunda mücadele büyük ölçüde yer almakta, tevekkül anlayışına karşı konulmaktadır. Bertels de bu tezden hareketle, Nizami’nin Ahilikle bağlantılı olduğunu savunur. Mehmet Emin Resulzâde de bu görüşe katılarak Nizami’nin eserlerindeki itiraz motiflerinin, tasavvufa ters düştüğünü ve Ahilikten geldiğini vurgular.
Nizami’nin “Hamse”sinde sonuncu eseri olan İskendernâme’de toplum meselelerine, beşeriyetin, düşünürlerin her zaman düşünegeldikleri adaletli ve mutlu toplumunun nasıl olabileceği sorununa çözüm getirilmiştir. Birey, devlet ve toplum sorunları, şairin bütün eserlerinde, özellikle sonuncu eserine yansımıştır. Bu eserde ütopik bir devletten bahsedilmiş, cemiyette düzen ve mutluluğa kavuşabilmenin yolları gösterilmiştir. Doğal olarak şair, toplumsal görüşlerinde Ahilikten kaynakladığı için bu devletin betimlenmesinde de adı geçen teşkilatın cemiyetle ilgili koşul ve prensiplerinden faydalanmıştır. Bertels’e göre, bu devlet bir Ahi devleti niteliğindedir. Eserde İskender’i değişik ülkelere götüren şair, çeşitli toplumlardaki sorunları ve onları yaratan nedenleri sergiledikten sonra ideal toplum örneğini göstermiştir. Bu toplumun oturduğu şehrin demirden kapısı ve taştan duvarları olmasa da, sert kuralları vardır. Bu kurallar, yüksek ahlakî değerler, eşitlik, beraberlik, kardeşliğe uymak ve zahmetle geçinmektir. “İskender’in Kuzeye Ermesi ve Yec’uc Seddini Kapatması” bölümünde bu şehre dahil olan İskender büyük misafirperverlikle kabul edilir ve dünyayı gezip gördüğü, Sokrat, Eflatun gibi ünlü filozoflardan öğreti aldığı halde, onlara hayran kesilir. Burada dikkati çeken hususlardan biri de son dönemdeki bazı çalışmalara göre, eski Yunan filozoflarının öğretileriyle Ahiliğin örtüşmesinin ortaya çıkarılması ve Nizami’nin de İskender’i Ahilerin oturduğu şehre götürmeden önce bu filozoflarla görüştürmesidir. Burada Ahilikle örtüşen en önemli husus misafirperverliktir.
Ahilik, kişinin alın terini değerlendirmiş, ticaret ve üretim alanında kaliteyi amaçlamıştır. İşçi, ürettiği meta ile neredeyse özdeşleşmiş onunla kaynaşmıştır. Kalitesiz ve bozuk mal üretimi yasaklanmıştır. Sosyal dayanışmaları Ortak
Sandığı’yla kurulmuştur. İskender’in geldiği şehrin insanları da sosyal dayanışma içinde, özellikle de biri zarar görünce Bizim aramızda, bilsek ki eger / Birine yetişib bir işde zerer / Biz öz kisemizden onu öderik / Verib mayasını temin ederik. İfadesinde kendini bulan “Ortak Sandık”ı kullanmalarıdır.
Kardeşlik dayanışması içinde askerleri, üreticileri, emekçileri, esnafı birleştirmek ve böylece devleti güçlü kılmak, sosyal adalet ve sosyal güvenliği gerçekleştirmek gibi temel kurallar, Ahiliğin en önemli meselelerindendir. Bu bağlamda Gencevi: Oğrudan qorxmarıq, biz ne şeherde / Keşikçi qoyarıq, ne de çöllerde / Oğurluq elemez bizde bir nefer / Oğurlaya bilmez bizden özgeler / Ne zencir, ne qıfıl görer qapılar / Gözetçisiz otlar bizim mal-davar ifadelerini kullanır.
Ahi olan şu şartları taşımalıydı: “Dilini tutmalı, dedikodu yapmamalı, kötü söz söylememeli, kimsenin ayıbını görmemeli, kimseye kötü gözle bakmamalı, kimsenin onuruna, namusuna göz dikmemeliydi”. Şehirdekiler de bu ahlaki özelliklere sahiptir. Bu konuda Gencevi’nin ifadeleri aynen şöyledir: Haberçilik bilmez bir neferimiz / Özgenin eybine göz yumarıq biz / Birini qezebli, acıqlı görsek / Ona meslehetle elerik kömek / Heç kesi pis yola esla çekmerik / Fitne axtarmarıq, qan da tökmerik.
Toplum herkesin yüzüne açık olsa da, sert kurallarına uymayanlar buradan dışlanırlar. Ahiliğe girmiş ve ustalık şeti bağlanmış bile olsalar ahlaksızlık, ayyaşlık, zina, livata, sapıklık, koğuculuk, iftira ve hıyanette bulunanlar Ahilikten çıkarılır, ustalıkları düşer. Nizami’nin betimlediği toplumda da Bizimle birlikde o adam yaşar / Ki, ola bizimtek temz, perhizkar / Tutduğumuz yoldan çıxsa bir insan / Kim olsa, qovarıq öz aramızdan ifadesiyle aynı kurallar geçerlidir: İskendernâme’deki toplumun en mühim özelliklerinden birisi de “Kimsenin kimseden fazla malı yok; herkes kendi haline göre nimettedir”. ifadesiyle insanlar arasında mal eşitliğinin olmasıdır: Ancak bu ifadenin, dini reddeden ve sınıf kavgasını esas tutan sosyalizmle hiç bir ilgisinin olmadığını belirtmek gerekir
Elmira MEMMEDOVA
KAYNAKÇA
Nazir Akalın, “Nizami-yi Gencevi’nin Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri”, Bilig, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, S.: 7, Güz 1998, s. 67-92; Nüşabe Araslı. Nizami ve Türk Edebiyatı, Bakı 1980 s. 147; E. Bertels, Nizami i Fuzuli, Moskva 1962, s. 90, s. 64;Yaşar ÇalışkanLütfi İkiz, Kültür, Sanat ve Medeniyetimizde Ahilik. Ankara 1993; Devletşah, Tezkire-i Devletşah, (çev. Necati Lugal), İstanbul 1990, s. 213; Nizami Gencevi, Sirler Xezinesi. Bakı 1981, s.88; Nizami Gencevi, İskendername, Bakı 1982, s. 574-576; Sadık Göksu, Sokrat ve Eflatun’dan Günümüze “Ön Ahilik” ve Ahilik, İstanbul 2000; M. Heyderov,. Soçialno-Ekonomiçeskie Otnoşeniya i Remeslennıe Orqanizaçii v Qorodax Azerbaydjana v XIII-XVII vv., Baku 1987, s. 22; Refael Hüseynov,. Mehseti Gencevi – Özü, Sözü, İzi, Bakı 2005, s. 119, 132-135; E. Krımskiy, Nizami i Eqo Sovremenniki, Baku 1981, s. 55; Qurban Memmedov, Nizami Gencevi’nin İctimai ve Siyasi Görüşleri, Bakı 1962; Mehmet Emin Resulzade, Azerbaycan Şairi Nizamî, Ankara 1951, s. 269, 271; Eliyar Seferli-Xelil Yusifov, Qedim ve Orta Eserler Azerbaycan Edebiyyatı, Bakı 1982, s. 96;